NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ يَحْيَى
بْنِ فَارِسٍ
النَّيْسَابُورِيُّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
ابْنُ سِنَانٍ
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ
طَهْمَانَ
عَنْ
بُدَيْلٍ
عَنْ عَبْدِ
الْكَرِيمِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
شَقِيقٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي
الْحَمْسَاءِ
قَالَ
بَايَعْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِبَيْعٍ
قَبْلَ أَنْ
يُبْعَثَ
وَبَقِيَتْ
لَهُ
بَقِيَّةٌ
فَوَعَدْتُهُ
أَنْ آتِيَهُ
بِهَا فِي
مَكَانِهِ
فَنَسِيتُ
ثُمَّ
ذَكَرْتُ
بَعْدَ
ثَلَاثٍ
فَجِئْتُ
فَإِذَا هُوَ
فِي
مَكَانِهِ
فَقَالَ يَا فَتًى
لَقَدْ
شَقَقْتَ
عَلَيَّ
أَنَا هَاهُنَا
مُنْذُ ثَلَاثٍ
أَنْتَظِرُكَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد قَالَ
مُحَمَّدُ
بْنُ يَحْيَى
هَذَا
عِنْدَنَا
عَبْدُ
الْكَرِيمِ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
شَقِيقٍ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
هَكَذَا
بَلَغَنِي
عَنْ عَلِىِّ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ أَبُو دَاوُد
بَلَغَنِي
أَنَّ بِشْرَ
بْنَ السَّرِيِّ
رَوَاهُ عَنْ
عَبْدِ
الْكَرِيمِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
شَقِيقٍ
Abdullah İbn Ebi'l
Hamsa'dan; demiştir ki:
Nebi (s.a.v.)'le (Nebi
olarak) gönderilmeden önce bir alış-veriş yapmıştım. Kendisine bir miktar
vereceğim kalmıştı. Borcumu kendisine (sözleşme) yerine getireceğime dair söz
vermiştim. Ama ben (bu sözümü) unuttum, (ancak) üç gün sonra hatırladım. Bunun
üzerine hemen (yola çıkıp kararlaştırdığımız yer'e) vardım. Bir de ne göreyim!
O, (sözleştiğimiz andaki) yerinde hâlâ duruyordu. (Beni görünce):
Delikanlı bana zahmet
verdin. Ben burada üç gündür seni bekliyorum, dedi.
Ebu Davud dedi ki:
Muhammed İbn Yahya (ravi Abdülkerim hakkında şöyle) dedi: Bize göre bu zat
Abdülkerim İbn Abdullah İbn Şakik'dir. Ebû Davud dedi ki: Bu zatın ismi bana
Ali İbn Abdullah'dan da bu şekilde erişti. Yine hana eriştiğine göre hu hadisi
Bişr İbn el-Strrt, Abdülkerim Ihn Abdullah ibn Şakik'den rivayet etmiştir.
İzah:
Söz verme konusunda
İmam Gazalî şöyle diyor:Dil va detmekte yaraşır. Fakat umumiyetle insanın nefsi
verilen sözde durmaz. O zaman verdiği sözde durmamış olur. Bu ise nifak
alâmetidir. Nitekim Allahü Teâla: "Ey iman edenler! Akidleri-nizi yerine
getirin"[Maide 1] buyurmuştur. Resul-i Ekrem de şöyle buyurmuştur.
"Va'd atiyyedir, verilmesi gerekir." Yine Resul-i Ekrem: "Va'd
borç gibi ve belki borçtan daha mühimdir." buyurmuştur. Allahü teâlâ İsmail
aîeyhisselamı övmek üzere; "O va'dinde sâdık idi"[Meryem 54]
buyurmuştur. Denildi ki: İsmail (a.s.) bir yerde buluşmak üzere biriyle
sözîeşmişti. Adam unuttu, İsmail aleyhisselam yirmi gün adamı orada
bekledi."
Fıkıh ulemasının mevzumuzu
teşkil eden bu hadis hakkındaki açıklamaları bir önceki hadisin şerhinde
geçtiğinden burada tekrara lüzum görmüyoruz.